Yazar: Stella Namet Abulafya
Instagram: @s_telllll
Kişisel gelişim tarafında olsun, bilimsel psikolojik taraftan olsun ya da iş hayatı tarafından olsun hayvanlar üzerinden bazı insansı davranışlara özel isimler takılmasını çok yaratıcı buluyorum.
Mesela bir kartalın yeniden doğuş hikayesi, ıstakozlar ve gelişim için kabuğunu kırmak ya da 100. Maymun fenomeni gibi bizleri düşündürmeye sevk eden konuların yazılması oldukça ilgimi çekiyor. Aptal Puma Sendromu’da yeni öğrendiğim bir kavram.
Pumayı bilirsiniz. Hani vahşi kedilerin uzak atalarından. Yaklaşık iki metre uzunluğundaki benekli yırtıcı. Birçok özelliği ile ünlüdür bu ormanların harika kedisi. Ama en çok ta hızlı ve kıvrak koşusu ile tanınır. Avının peşine düştüğü andan itibaren giderek hızlanan ve vücudunun tüm eklem ve kaslarını ortaya koyan hareketlerini seyretmek bir zevktir. Bu ölüm koşusu bazen pumanın, bazen ise hayatı için koşan kurbanın zaferi ile sonuçlanır.
Peki bir puma avının peşinden ne kadar koşar? İşte ormanların vahşi avcısını uygarlıkların kurucusu insana örnek yapacak olan da pumanın bu özelliğidir. Puma avının peşinden sürdürdüğü “ölüm koşusunu” her zaman avının cüssesine göre ayarlar. Yani bir ceylan ele geçirmek için koştuğu süre ile, bir tavşanın peşinden geçirdiği süre asla aynı değildir. Çünkü puma akıllı bir hayvandır ve koşarken harcadığı enerji miktarı, avdan elde edeceği potansiyel enerji miktarını aştığı anda puma koşmaktan vazgeçer. Yenilgiyi kabul edip başka av arar. Bu nedenle ceylanın peşinden fazla, tavşanın peşinden çok daha az koşar.
İşte “aptal puma sendromu” bunun tersini yapan insanların ruh halini ifade etmek için, yani bir tavşanın peşinden yıllarca koşan, sonra da yakaladığı avı bir öğünde bitiren akılsızlar için kullanılır. Başarının sırrı pumalıktan, yani harcanan emek, ulaşılan sonuç ilişkisindeki dengeyi iyi saptamaktan geçiyor.
Bu konuyu kişiselleştirebildiğimiz gibi ekonomi dünyası ile de örnekleyebiliriz. Girişimcilik zamanımızın iş kolu. Parlak fikirleri olan insanlarla dolu ortalık. Para kazanmanın peşindeler ama en az enerjiyi harcamak istiyorlar. Bu türdeki bazı şirketler büyüyor ve kazanıyor, bazıları ise aptal puma sendromuna kapılıp kaybediyor. Kazanan taraftakiler bilgiye, yaratıcılığa ve sorumluluk alma davranışlarına göre kazançlı çıkıyorlar. Enerjilerini tavşana değil ceylana veriyorlar. Kendi alanlarının dışındaki konulara odaklanan, hedeflerini iyi belirleyemeyen, farklı farklı çalışmalar yapan şirketler ise sonuç almakta zorlanıyorlar.
Hedef müşteri kitlesini tanımlayamayan işletmeler tam bu tanımın içinde yer alıyorlar. Müşterileri kimler?, Ürün ve hizmetlerini satın alan hedef müşterilerinin diğer ihtiyaçları nedir? Rakipleri kim? Doğru hedefe yönlenen işletmeler, doğru bir yönetimle, müşteri segmentlerini ve hedef pazarlarını tespit etmeyi öğrendiklerinde ise satışlarını arttırıyor, daha az çabayla daha fazla ciro elde edebiliyorlar.
Bir de pumaya hayatımız üzerinden göz atalım. Hayatımızın her aşamasında bir şeyleri elde etme peşindeyiz. İlkel beynimiz bizi tehlikelerden korumak, kendimizi savunmak, üremek, yemek yemek gibi en ilkel ihtiyaçlarımızı yöneten beynimizdir. İlkel beynimiz bizi yönettiğinden bize verdiği mesaj şudur: Hayatta kalmak! İnsanın bencilliği, yeri geldiğinde açgözlü ve saldırgan olması, milyonlarca yıldır hiç evrim geçirmemiş ilkel beyni nedeniyledir. Bütün diğer şeyler bu dürtüden sonra gelir. Hayatta kalmayı başardıktan sonra da sevmek isteriz, sevdiğimiz insan da bizi sevsin isteriz. Risk alırız, kazanmak isteriz, Bir işi çok arzu eder, mutlaka o işe girmek isteriz. Güzel olmak, beğenilmek, onay görmek, dinlenmek, konuşmak, toplum içinde yer bulmak ve sürekli yenilenmek isteriz.
İşte tüm bunlara sahip olmak isterken harcayacağımız emek ve zaman, sonuçta elde etmeyi beklediğimiz kazanca değecek mi hesaplamasına düşüp, ortaya çıkan kazançtan da memnun olmayınca ‘nasıl düşünemedim, nasıl hesap edemedim’ kızgınlığı yaşarız. Bu durumu alt etmek içinde hemen başka şeylerin peşinde koşmaya başlarız. Sürekli ah ederek, keşke diyerek, geçip giden zamana, boşa çıkan çabaya yazık diye diye bir ömrü tüketiriz.
Elbette ki HAYAT HAYATTIR ve her şey hesap kitapla olmaz. Ancak hesapsızlık bazen çok ağır bedeller ödetir insana.
Hayatınızın neredeyse yarısından fazlasını harcadıktan sonra kendinizi Aptal Puma Sendromuna yakalanmış görmek istemiyorsanız dikkat!
Ne için, ne kadar enerji harcayacağınızı düşünmeden harekete geçmeyin. Sonra yaşamak için enerjiniz de kalmaz!
Bir cevap bırakın